Cunda

İstanbul’un yoğun, koşuşturmacalı hayatı tatil seçimlerimizi daha sessiz, sakin doğa ile iç içe olabileceğimiz noktalara yönlendiriyor. Bu sefer ki tatil noktamız Cunda adası…

Cunda ismi ile bilinen adanın günümüzdeki resmi adı Alibey Adası, Bölgenin tarihinde Antikçağ’a uzanırsak Hekatonisa adaları çıkıyor karşımıza. Bu adalara Apollon Adaları da deniyor. Aralarında en büyüğü Nesos olan bu ada yıllar içerisinde Moshonisi, Cunda ve Alibey olarak anılmaktadır.

Nasıl Gidilir?

İstanbul’dan araba ile yola çıkarak yaklaşık 7- 7 buçuk saat süren bir yolculuk sonrasında Cunda adasına ulaşıyoruz. Arabalı vapur biletlerini almak için geciktiğimiz için körfezi dolaşmak zorunda kaldık ama vapur ile daha hızlı gitmek mümkün. Cunda’ya alternatif ulaşım seçeneklerini de bir başka yazıda detaylı olarak anlattım.

Alibey adasına araba ile geçmek için Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü olarak anılan köprüden geçerek ulaşılabiliyor. Adanın Ayvalık ile bağlantısı bu minik köprü ile sağlanıyor. Eğer Cunda’ya araç ile gitmiyorsanız Ayvalık’tan tekneler ile Cunda adasına ulaşmak mümkün. Hatta bence bu keyifli adaya tekne ile giriş yapmanın keyfi de bir başka olsa gerek.

Neler Yapılır?

Öncelikle Cunda’ya gelmeden önce ayarladığımız otele ulaşıyor ve yolculuğun ağırlığını üzerimizden atıyoruz. Cunda atmosferini daha yakından hissetmek için butik otele çevrilen eski taş evlerden birinde kalıyoruz. Adanın arnavut kaldırımlı taş sokaklarındaki birbirinden güzel evler, yerel halkın sıcak karşılaması ile adaya hızlıca ısınıyoruz. Cunda küçük bir ada, sahilde restoranlar, dondurmacılar merkezinde ise butik oteller ve birbirinden güzel taş evler bulunuyor.

Cunda gezisinde taş evlerin bulunduğu daracık sokaklarda mutlaka dolaşıp ve eski yapıların tadını çıkarın. Çok güzel fotoğraflar da çekmek mümkün. Bunun yanısıra mutlaka yapılacaklar arasında Cunda adasında balık ve rakı keyfi de kesinlikle olmalı. Cunda ilgi çekmeye başladıkça sahildeki restoranlar turistlere yönelik pahalı fiyatlar sunmaya başlamış. Kaldığınız otele danışıp isim ile gidildiğinde bu restoranlardan indirim almak mümkün. Eğer Temmuz-Ağustos ayları içerisinde gidiyorsanız mutlaka Papalina balığını deneyin. Bu bölgede çıkan balık türü sadece bu iki ay taze olarak sunulmaktadır. Bu balığın yanısıra çeşit çeşit birbirinden güzel mezeler de tadılması gereken lezzetler arasında. Başka bir meşhur yeri sahilde bulunan Taş Kahve. Beyaz beyaz sandalyelerinde sahilde sakızlı türk kahvesi ya da limonlu adaçayını deneyebilirsiniz.

0 Shares:
Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

You May Also Like
Read More

Çiya Sofrası

Çiya Sofrası Kadıköy’de Anadolu yemekleri yapan ve çok güzel yemekleri olan bir restoran. 1987 yılında Kadıköy çarşı içerisinde…
Read More

Narlıkuyu

Bugün eski fotoğraflarımı karıştırırken bulduğum 2011 yazından kalma Narlıkuyu fotoğrafları üzerine yazmaya karar verdim. Narlıkuyu, Mersin’de balıkları ile…
Read More

Kaan Sekban Gösterisi

Geçtiğimiz hafta Kaan Sekban’ın İstanbul’daki gösterisine katılma fırsatı buldum ve bu deneyimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Gösteri, beyaz yaka…
Garipçe kalesinin tepesinden
Read More

Garipçe Köyü

Bundan iki sene önceydi sanırım Garipçe Köyü’ne ilk gidişim. O zaman bir pazar kahvaltısı için bu köyün yolunu…
Read More

Kekova Tekne Turu

Kekova tekne turuna katılmak için Kaş merkezden karayolu ile Üçağız köyüne yolculuk ediyoruz. 50 dakikalık bir araba yolculuğu…